Şevval Sam’ın çocukluğu, gençliği Levent ve Etiler’de geçmiş. Burası onun ilk manzaralı evi olmuş. Aslında bahçe katlarını sevdiğini ama bu çatı dubleksini gördüğünde manzarasından çok etkilendiğini belirtiyor. Alt katta geniş balkonlu bir salon, açık mutfak, banyo, iki oda yer alıyor. Bunlardan birini giyinme odasına dönüştürmüş Sam. Üst katta geniş terası ile yatak odası ve ikinci bir giyinme odası daha bulunuyor. Ahşap bir seperasyonla yatak odası giyinme bölümünden ayrılmış. Evde tadilat olmamış. Tavanı kırık beyaz tutarak sadece duvarları bordo, turkuaz, erguvan ve sarı gibi ona çok iyi geldiğini söylediği renklere boyatmış. Bir de evin mevcut laminat parkesini söktürerek, orijinal parkesine tekrar kavuşturmuş.
Evdeki çoğu mobilyayı ve aksesuvarı farklı yerlerden zaman içinde toplamış. Ahşap yemek masası, orta sehpası gibi parçaları da bir dönem kendi çalıştığı bir marangozhanede yaptırmış.“Eskiden daha nötr, toprak tonlarında renkler vardı evimde. Son yıllarda bariz şekilde renkler öne çıktı. Çünkü bana renkli ortamların daha iyi geldiğini fark ettim” diyor.
Birçok arkadaşının evine de ilham kaynağı olmuş: “Burada gören ‘Aa! olur mu’ derken beğenip kendi evine de uyguladı.” Eskinin yaşanmışlığını, el emeği göz nuru parçaları etrafında görmeyi sevdiğinden bahsediyor.
Eve pırıltı katan şeylere de zaafı varmış: “Pırıltı yayan ışıklandırmalar veya kesilmiş bir camdan yayılan yansıma bile olabilir bu, yeter ki ışık kırılmaları gökkuşağına dönüşsün.”Ahşabın ham hali, doğal dokulu kumaşlar veya kadifenin ona hissettirdiği sıcaklık, dekorasyon tercihlerinde belirleyici olmuş gözüküyor.
Güne sütlü filtre kahve eşliğinde başlıyormuş. “Ben kesinlikle sabah insanıyım. Güneşin doğuşunu
kaçırmamaya özen gösteririm” diyor.
Sağlıklı beslenmeye önem verenlerden. Vejetaryen olarak mükellef bir kahvaltı da olmazsa olmazmış onun için.“Sporu düzenli yapamasam da yürüyüşlerimi aksatmam. Tabiatta olmak bana huzur veriyor. Evde bu kadar yeşil bitki olması bundan” diye devam ediyor sözlerine.
Tamamı Bodrum’da geçen dizinin kısa tatilinde onu Cihangir’deki evinde yakalamayı başardığımız için kendimizi şanslı sayıyoruz. “Dört aydır Bodrum’dayım. Bu evime sık gelemiyorum. Orada mandalina bahçeleri içinde bir ev tuttum kendime” diye anlatmaya devam ediyor bordo ve turkuaz ile renklendirdiği salonunda kahvesini yudumlarken... Bu evde ona eşlik eden dört kedisi de şimdi Bodrum’da. “Annem, erkek arkadaşım ve en yakın arkadaşlarım Cihangir’de yaşadığı için sonunda ben de Cihangir’e taşınmaya karar verdim. Taksiye para vermekten sıkılmıştım” diyor.
Bir dönem dört ay kadar karavanda yaşadığından bahsediyor: “Kalabalık bir evi olan biri olarak 4m2’ye sığabildiğimi görmek benim için eşsiz bir deneyimdi!” Gypsy-bohem tarzı evinde olduğu kadar giyim tarzında da etkili: “İçinde kaybolduğum sabahlıkları seviyorum.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder