Sabahın erken saatlerinde Hüsrev Gerede Caddesi üzerinde, Tanem Sivar’ın yaşadığı apartmanın zilini çalıyoruz. Yıllardır ekranlarda görmeye alışık olduğumuz sıcak, enerjik ve gülen yüzü ile içeri buyur ediyor bizi. Kucağında da 10 yıllık ev arkadaşı olduğunu öğrendiğimiz Ankara-İran kırması bembeyaz kedisi Casper var.
San Diego Devlet Üniversitesi’nde televizyon, sinema okumuş, ardından uzun yıllar “Survivor”, “Fear Factor”, “Var Mısın Yok Musun?”, “Yetenek Sizsiniz” gibi programlarla Acun Medya’da çalışmış, sunuculuk yapmış. Devamında Yiğit Özşener ile “Sen Hak Ediyorsun”, Lig TV’de Melih Gümüşbıçak ile “21” ve “Nedir Ne Değildir?” gelmiş. Son iki yıldır da CNN Türk’te yayınlanan “İki Kahve Arası” programını hazırlayıp sunuyor.
Esnaf ve zanaatkarların tükenmekte olan mesleklerini ve Türk el işliğini öne çıkaran arşivlik bir program bu. “Enteresan insanlarla tanışma şansı yakaladığım ve çok keyifle hazırladığım bir program bu... Çekimler için Türkiye’nin dört bir yanını dolaşıyorum. Tatillerde ise rotam Bozburun artık” diyor gözlerinin içi parlayarak. Ve ekliyor: “Açıkçası evde çok vakit geçirdiğimi söyleyemem.”
Esnaf ve zanaatkarların tükenmekte olan mesleklerini ve Türk el işliğini öne çıkaran arşivlik bir program bu. “Enteresan insanlarla tanışma şansı yakaladığım ve çok keyifle hazırladığım bir program bu... Çekimler için Türkiye’nin dört bir yanını dolaşıyorum. Tatillerde ise rotam Bozburun artık” diyor gözlerinin içi parlayarak. Ve ekliyor: “Açıkçası evde çok vakit geçirdiğimi söyleyemem.”
BU SEMTTEKİ ÜÇÜNCÜ EVİM
11 yıldır Nişantaşı’nda yaşayan Sivar’ın semtteki üçüncü evi burası. “Hatta en son oturduğum daire bu salonun tam yanına düşen apartmandaydı. Nişantaşı benim gibi araba kullanmayan biri için ideal bir semt. Her işimi yürüyerek halledebiliyorum, mahalle kültürünü seviyorum. Oturduğum cadde hem çok merkezi hem gürültüden uzak. Aşağı indiğimde sanat galerileri, çiçekçiler, market elimin altında. Ama en önemlisi çok sevdiğim eşim, dostum burada. Daha ne olsun” diyor.
İşi gereği yıllardır çok seyahat ettiğini; kedisi ve bitkilerinin bakımı işininin de sorun olmadığını söylüyor. “Burada herkesin anahtarı birbirindedir çünkü” diyor neşeyle.
Evi, yakın arkadaşı Çok Gezenler Kulübü blogger’ı Hazal Yılmaz’dan kiralamış. 170 m2’lik geniş daire, üç oda, bir misafir tuvaleti, banyo, mutfak ve salondan oluşuyor. Kendine ait yatak odasının içinde bir de giyinme bölümü yer alıyor. Yıllardır yalnız yaşamasına rağmen hep büyük evlerde oturmayı tercih etmiş böyle. Bunları anlatırken bir an duruyor, “Bilinçaltımda büyük aile olma isteği yatıyor olabilir mi acaba” diye bize soruyor gülerek.
İşi gereği yıllardır çok seyahat ettiğini; kedisi ve bitkilerinin bakımı işininin de sorun olmadığını söylüyor. “Burada herkesin anahtarı birbirindedir çünkü” diyor neşeyle.
Evi, yakın arkadaşı Çok Gezenler Kulübü blogger’ı Hazal Yılmaz’dan kiralamış. 170 m2’lik geniş daire, üç oda, bir misafir tuvaleti, banyo, mutfak ve salondan oluşuyor. Kendine ait yatak odasının içinde bir de giyinme bölümü yer alıyor. Yıllardır yalnız yaşamasına rağmen hep büyük evlerde oturmayı tercih etmiş böyle. Bunları anlatırken bir an duruyor, “Bilinçaltımda büyük aile olma isteği yatıyor olabilir mi acaba” diye bize soruyor gülerek.
HER ZANAATKARDAN BİR ANI VAR BURADA
Eve taşındığında içi çok temiz ve bakımlıymış. Evin geneline hakim olan renk kırık beyaz olmuş. Salon duvarlarını Kerim Yetkin’in ve Sait Mingü’nün tabloları ile renklendirmiş. Yemek masasının arkasındaki Kerim Yetkin’in mavi tablosunu işaret ederken, “Mavi, denizi, gökyüzünü ve derinliği hissettiriyor bana ve çok rahatlatıyor. Bu yüzden evin banyosunu da ilk gördüğümde çok sevmiştim” diye belirtiyor. Buranın aydınlık ve yüksek tavanlı olması da taşınma kararı almasında önemli bir etken olmuş: “Beklentimi fazlasıyla karşılıyor bu ev.”
Evdeki mobilyaları ağırlıklı olarak Neco, Mudo Concept ve Pür’den seçmiş. Obje ve aksesuvarlarını, program çekimleri sırasında tanıştığı zanaatkarlardan almış. Bir kısmı da Feriköy Antika Pazarı, Yargıcı ve Karaköy Junk gibi sık uğradığı mağazalardan seçilmiş: “Programımda yer verdiğim her zanaatkardan hatıra parça var burada...”
Ahşap yemek masası ve kitaplığını özel yaptırmış. Evine giren ilk parça daima kitaplık olurmuş. Felsefe, klasikler ve annesinin ona hediyesi sinema üzerine kitaplar öne çıkıyor kütüphanesinde.
NİŞANTAŞI’NDAN RUMELİHİSARI’NA KADAR YÜRÜYORUM
Formunu nasıl koruduğunu merak ediyoruz: “Düzenli yaptığım spor ve her yere üşenmeden yürümem sayesinde tabii. Evden Rumelihisarı’na kadar yürürüm ben...” Evdeyse en büyük keyfi koca kasede patlamış mısır eşliğinde film izlemekmiş. “Arkadaşlarım da katılır çoğu zaman. Dizilerle aram yok. En son ‘Asmalı Konak’ ve ‘Leyla ile Mecnun’u izledim dersem durumu anlarsınız herhalde...”
YENİ YILDA YİNE BOZBURUN’DAYIM
Tipik bir yengeç burcu olduğunu, ev yaşantısını ve evinde yakın arkadaşlarını ağırlamayı çok sevdiğini söylüyor. “Karnıyarık yapmıyorum belki onlara ama izzet-i ikram konusunda fena olmadığımı söylerler hep” diyor tüm sempatikliğiyle. O gün bunu çekim ekibine de çok güzel kanıtlıyor zaten.
“İleride içinde vintage parçaların yer aldığı geniş mutfaklı country tarzında bir evim olsun çok isterim” diyor. Salonunun bir köşesindeki pikabında annesinin ona hediyesi 45’lik plaklar dikkat çekiyor. “Müziği bu tarz nostaljik bir aletten dinlemeyi sevenlerdenim” diyor pikaba Ajda Pekkan’ın bir plağını yerleştirirken.
Çekimlerinin yedi bölümünü tamamladığı için valizini gönül rahatlığı ile hazırlayıp artık Bozburun’a gidebileceğini söylüyor akşam. Yılbaşına yine orada girmek niyetinde. Tıpkı geçen yıl olduğu gibi...
Kalabalık masalarda uzun yemekler yiyip sohbetler etmeyi, sobada kestane pişirmeyi, tabu oynamayı ve tabii bol bol trekking ve yelken yapmayı hayal ediyor dostlarıyla. Yeni yıla yeni umutlar ve eski arkadaşlarla girmek. Tam da Sivar’ın hayal ettiği türden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder