Dilek Hanif’in, kızları Dilhan, Hande, köpekleri Mimi ve Lili ile geçen yıl taşındığı Rumelihisarı’ndaki ikinci derece tarihi eser ev, tıpkı ünlü modacının kıyafet tasarımları gibi şık ve zarif ayrıntılara sahip. Klasik çizgileriyle öne çıkan evin dekorasyonunda seçilen renkler ve rafine detaylar, modacının özgün kimliğini ortaya koyuyor. Hanif, bu sıcak evin kapılarını Instyle Home ekibine açtı.
DEKORASYON AŞAMASINDA DOSTLARDAN DESTEK GELDİ
Eve taşınma döneminde çok yoğun çalıştığı için dekorasyon işlerinde doğru adresleri bulma konusunda Vivian Elvaşvili de ona destek olmuş. Evde ağırlıklı olarak A La Turca, Mis en Demeure ve Mudo Concept’ten seçilen mobilya ve aksesuvarlar yer almış. “A La Turka’nın sahibi Erkal, yıllardır tanıdığım, diğer evlerim için de sık sık alışveriş yaptığım, tarzımı çok iyi bilen biri. Bana burası için yolladığı her parça da bir şekilde en doğru yeri buldu” diyor. Salon duvarındaki İtalyan ressamlara ait tablolar, zemindeki kırmızı Uşak halı ve İspanyol koltuklarda olduğu gibi... Fransız ve Osmanlı esintili stilleri bir arada görmeyi sevdiğini belirten Hanif, boş bir mekanı görür görmez bitmiş haliyle hayal edebileceğini söylüyor, “Burada da aynı şey olmuştu” diyor. Mekanlara gösterilen özenin, içinde yaşayanı iyi anlattığına da değinen Hanif, kıyafet tasarımlarındaki özgün stilini evinin dekorasyonuyla gerçekten çok güzel örtüştürmüş.
Moda sektöründe 24 yıldır adından başarıyla söz ettiren Dilek Hanif’in geçtiğimiz ekim ayında taşındığı Rumelihisarı sırtlarındaki evindeyiz. Burası aynı zamanda 1983’te Boğaziçi İmar Planı’nda “Korunması Gerekli Kültür Varlığı” olarak tespit edilmiş bir ev. Bahçe kapısından, evin chihuahua cinsi sevimli köpekleri Mimi ve Lili’nin havlamaları eşliğinde içeri buyur ediliyoruz. Ardından tüm zarafeti ve sade makyajı ile Dilek Hanif beliriyor karşımızda. Üzerinde kendi tasarladığı beyaz krep elbisesi ile ışıltılı saçıyor etrafa. Markasına ait yeni koleksiyon hazırlıklarının yanı sıra “Dilek Hanif for Koton” markası için çalıştığından yüksek tempolu bir dönemde olduğunu biliyoruz. Paris, Milano, Şangay ve New York arası mekik dokuduğu iş seyahatleri, koleksiyon ve defile hazırlıkları arasında ondan çekim günü almayı başardığımız için kendimizi şanslı sayıyoruz. Konya’dan yeni dönen ünlü modacı, orada da artık bir satış noktası olduğu için mutlu gözüküyor.
EVİN TARİHİ DOKUSU VE MANZARASINDAN ETKİLENDİK
400 m2’lik bahçesinde bir de müştemilatı olan dört katlı evin giriş katında; mutfak, yemek odası, misafir tuvaleti ve salon bulunuyor. Üst katta, sofaya açılan bölüm ile kızlarına ait iki yatak odası, bir giyinme odası ve banyo var. Aynı zamanda buranın önünde camla kaplı bir kış bahçesi mevcut. Çatı; yatak odası, banyosu, çalışma ve giyinme alanları ile tamamen Hanif’e göre tasarlanmış. Girişin altındaki kat oturma ve çalışma kısmını bir arada bulunduran, önü verandaya açılan televizyon odası ile depo alanlarına ayrılmış. Bu Boğaz’a bakan oturma katı onların ailece en çok vakti geçirdiği kısım...
PERDELERİ KAPATMAK BU EVE HAKSIZLIK OLUR
Evin renkleri ve kumaşları konusunda son derece hassas davrandığını belirtiyor Hanif. Giriş ve üst katları içinde yeşil bulunan griyle, alttaki oturma odasını kendisine çok iyi his verdiğinden lacivertle renklendirdiğini belirtiyor. A Day of Design’dan seçtiği keten, kadife ve ipek kumaşlarla da salonunda sıcak bir atmosfer yaratmış. Buraya taşındığında ilk işi duvarların rengini değiştirmek ve eski meşe zemine sistre yaptırmak olmuş.Salonun girişindeki İspanyol ahşap yemek masasında çok sevdiği bleu-blanc koleksiyonlarını, ciltli moda ve dekorasyon kitaplarını sergilemiş. Evlerin girişinde bu tarz masaların olmasını sevdiğini söylüyor: “Neyse ki burada böyle bir alanım vardı. Yemek odasının salondan bağımsız olmasını özellikle bu yüzden istemiştim” diyor. Evin muhteşem Boğaz manzarasını kesmemek için salonda hiç kapatmadığı beyaz storlar ve sadece yanlardan yere dökümlü gri kadife dekoratif amaçlı perdeler tercih etmiş. “Perdeleri kapatmak bu eve haksızlık olur” diyor haklı olarak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder